Batı’da Müslüman sanatçı kavramı çok yeni
Haziran 16, 2018

Ressam Betül Burnaz, hem Viyana‘da hem Türkiye‘de eser veren bir sanatçı. Viyana Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’nden yüksek lisans derecesiyle mezun olan Burnaz, Kultur Konzept Austria`da Kültür ve Sanat Yönetimi programını bitirmiş. 1995’ten itibaren sanat eğitimine Türkiye, Şam ve Viyana’da; karakalem, ebru, akrilik/yağlıboya, hat sanatı ve geleneksel el sanatları alanlarında devam eden genç sanatçının eserleri yurt içi ve yurt dışında bir çok özel koleksiyonda yer alıyor. Bu günlerde Terkedildiğinde Ahenk adlı sergisi Viyana‘da sanatseverlerle buluşan Betül Burnaz ile Suriye‘den göç edenleri konu alan eserlerini, sanata olan ilgisini, Avrupa‘da Müslüman sanatçı olma durumunu konuştuk.

Bugünlerde Viyana‘da yeni bir kişisel serginiz var. İçeriğinden biraz söz edebilir misiniz? 

Terkedildiğinde Ahenk, Zeitraum Sanat Galerisi’nde 20 Haziran’a kadar sergilenecek. Karma sergiler dahil olmak üzere sanıyorum bu otuzuncu sergi. Sergi teklifi Suriye’den göç etmek zorunda kalanlar üzerine çalışma kararı aldığım bir dönemde geldi. O dönemde bu konu çok popülerdi ve bu kadar revaçta olan bir konuyu kullanmak fikri beni düşündürüyordu. Çok yakınımızda cereyan eden bu savaş ve onun sonuçları beni derinden etkiliyordu. Uzun bir tefekkür ve dostlarla istişare dönemi sonucunda, bir sanatkar olarak bu konuyu işlememin kendi sanat sürecim için bir gereklilik olduğu kanaatine ulaştım. 

Söz konusu seri, iki aşamadan oluşuyor: İlk aşama, siyah kağıt üzerine çizilmiş, tezatlığın ve sertliğin içinde buluştuğu bir kontrast oluşturmayı bilerek tercih ettiğim figürler… İkinci aşama ise siyah veya beyaz arka planlı tuval üzerine oluşturduğum, renkli minerallerden meydana geliyor. Siyah ve beyaz arka plan hem geçmişi, hem geleceği hem de o “an” ı sembolize ediyor. Tuvalin üzerindeki mineraller ise göç yolunda batmakta olan botlarda yolculuk eden göçmenleri temsil ediyor. Serginin konsept metnini Enes Kabakcı’nın yazdığını da burada ayrıca belirtmek isterim.

Akademik eğitiminiz siyaset bilimi üzerine. Siyasetle ilişkiniz devam ediyor mu? Kültür ve sanata sizi çeken ne oldu?

Günlük siyasete neredeyse hiç ilgim olmadığını söyleyebilirim. Uluslararası politikayı takip ediyorum; o kadar… Sanatla hemhal olmayı tercih ettim ve siyaset hayatımda sadece arka plan bilgisi olarak mevcut.

Rabb, Adem yani insana eşyanın isimlerini öğrettiğini bize Kur’an’da bildiriyor. Bu eşyanın ismini öğretme işinden kastın da bilgi/yeteneğin bünyemizdeki mevcudiyeti olduğunu düşünüyorum. Beynimizin ortalama yüzde 10’unu kullanabiliyorsak, geri kalan kısmında da çok daha büyük şeyler vardır muhakkak. İşte Rabbin bize öğretmiş olduğu mevcut bilginin içinden bazılarını ilgi ve imkanlar doğrultusunda çıkartabiliyoruz. Benim için ise sanat hep hayatımda vardı. Ne oldu ve nasıl hep sanatla ilgilendim, hangi dinamikler beni sanata itti, onu bilemiyorum. Son tahlilde önemli olan; -ki çoğu sanatçıda böyle olduğunu düşünüyorum- sanatçı olmaya karar verişimdi. Meslek hayatımda itici bir güç olarak sanat, yaşamımı şekillendirdi. 

Resimle tanışıklık ve bu disipline yönelmenizde‚ ‘iyi ki’ dediğiniz neler var?

Farklı disiplinlerden gelmenin üretimde çok yarayışlı olduğu görüşündeyim. Resme olan ilgim hep vardı ve hocalarım özellikle benim için‚ ‘iyi ki’ dediklerimden. Ayrıca Avrupa’da bulunmak ama o kültürde yetişmemiş olmak da benim‚ ‘iyi ki’lerimden. Ne istediğimi bilmek, kararımı verdikten ve benim içime sindikten sonra kim; ne diyor, dinlememek, ama aynı zamanda da yanımda olup beni destekleyenler de ‘iyi ki’lerimden.

Sanat eğitiminizde sizi şekillendiren isimler ve olgular neler? Kimlerden ders aldınız, kimler etkiledi sizin dünyanızı?

İlk olarak oturduğumuz apartmandaki resim öğretmeni komşumuz, üniversiteye hazırlandığım sürede gittiğim kurslardaki hocalarım hep elimin işlemesi ve perspektif konusunda bana etki ettiler. Viyana yıllarımda ise; Esin Turan ve Hüseyin Işık’ın haricinde, özellikle çalışmalarımda neden bu işi yapmış olduğumu sorgulatan ve çok yapıcı eleştiriler aldığım, beni misafir öğrenci olarak atölye derslerine kabul eden Gunter Damisch sanat yolculuğuma rehberlik eden isimler arasında. Kavramsal olarak ise Nabi Avcı hocam hep desteğiyle yanımda oldu sağolsun. Bunun yanında, müzelerde gördüğüm ve etkilendiğim eserlerin sanatçıları da aynı zamanda benim hocalarım oldu. 

Olgular dediniz: Sanatçı, etrafında dönenlere ve çoğu zamansa kendine en duyarlı insan tipidir, sanıyorum. Aslında dünya bizim için bir oyun ve oyalanma yeri iken, bir sanatçı olarak pek tabii kendi perspektifimden yola çıkıyorum. Ama bunu yaparken de hep etrafımda dönenlerden bir şeyleri kendi bünyeme katıyorum. Gezdiğim müze ve galeriler, okuduğum yazılar, ders aldığım hocalar… Çevremden devşirdiklerim kadar reddetmem gerekenler de var. Nihayetinde ise ortaya eser çıkıyor.   

Türkiye ve yurtdışındaki sanat çevreleri ile bağ kurma ya da aidiyet konusunda bir fark var mı sizin için? 

Benim için hiç bir fark yok diyebilirim. Avrupa’da Müslüman kimliğim ve yabancı bir  kültüre ait olduğum için ötekiyim. Türkiye’de ise son kalan kalenin içinde yer almamam gerektiğine inanıldığı için ötekiyim. Benim için ise aidiyet konusunda hiç bir fark yok; zira insanlığın bütün değerlerinin dünyanın tamamına ait olduğunu düşünüyorum. 

Hem ülke içi hem ülke dışında yaşıyor ve üretiyor olmak kolaylaştırıcı mı zorlayıcı mı? 

Benim için kolaylaştırıcı. Çünkü böylece her iki kültürü ve güncel sanat dünyasını daha rahat ve yerinde izleme imkanım oluyor.

BATI’DA ETNİK VE OTANTİK GÖRÜLÜYORUM 

Batı’da Müslüman sanatçı kavramı henüz çok yeni.  Avrupalıların aydınlanma sonrası din mefhumuna mesafeli oluşlarından başka, bir de 11 Eylül gibi bir kırılma noktası var. Medya tarafından oluşturulmaya çalışılan bir negatif imaj çalışması mevcut. Otantik ve etnik olarak görüldüğümüzü düşünüyorum. Deveran Aralığı üst başlıklı sergim Avrupa’nın bir çok farklı ülkesinde ve Balkanlarda sanatseverlere ulaştı. Kabe ve La serileri Viyana’daki farklı galerilerde yer aldı. Şimdi de göçü tema edindiğim Terkedildiğinde Ahenk Viyana’da sergileniyor. Sergilerimin ziyaretçilerinden genel olarak pozitif dönüşler alıyorum. Özellikle konu edinmiş olduğum ontolojik temalar onlara çok uzak. Lakin gelenler anlamaya çalışıyorlar ve önyargılı değiller; ki bu bence çok değerli.