Mükemmeli arayış serüveninde sanatkâr, çoğu zaman eserine imza atarak değil, üslûbu ile kendisine aşina olunan ‘yarı-meçhul bir bilinme’ tarzıyla tarihe etkisini bırakmıştır. Meydana getirdiği eserlerde, sanatın asıl sahibine, bütün fiillerin olduğu kadar güzelliğin de mucidi ve mâlikine, O’na mahcubiyetle yönelmiş /‘yoktan yaratım’ çabasına girmemiş; kendini, varlığa ilişen, ihsanın estetik tezahürü olan ilhamların refakatçisi görmeyi yeğlemiştir. Bu haliyle sanâtkâr, oluşu nisbetinde ‘güzel bir şey’ eyleyerek, iyiye ve ‘En İyi’nin sahibine ulaşmaya çalışan yolcudur.

Bu çalışmalarda, içinde varolduğum bu sanat anlayışını, kendim ve öteki olarak ayırt etmeden, kendi yörüngemde dönerek ifşa etmeye çabaladım. Çizgiye, farklı bir perspektif getirerek, mükemmelin sadece “O” olabileceğini, “O”nun vechinin her yerde ve her şekilde var olacağını ve pek tabii yazılabilecegini / çizilebilecegini / söylenebileceğini, kendimce bir tasarımla ifade etmek istedim. Kuraldışı olanın da kuralın da, birbirini bütünleyen kavramalar olabileceğine dair bir bakış açısı sunmaya çalıştım. Tam da bu noktada, her ne kadar Allah lafz-ı celîlinin hat sanatı ile klasik üslûplarda yazılmasını, belli kurallara ve ölçülere oturtulmasını değerli ve anlamlı bulmaktaysam da, denemelerimde çizgiyi kaligrafik tasarımlara da açılmak için bir boşluk olarak değerlendirmekte olduğumu söylemeliyim. Noktanın-çizginin, zeminin-havanın, rengin-renksizliğin deverânına böylece katılmayı tecrübe ettiğimi de…

Bu inançla, Allah lafzını kimi zaman akışkan olarak, kimi zaman geometrinin formlarıyla, yeniden biçimlendirip/deformasyona tabi tutup yorumlamaya çalıştım. Genelde, zemini /arka planı yoğun tutarak, kimi zaman uzay yüzeyi, kimi zaman alevleri hatırlatan pek çok farklı ve girift dokuya ulaştım. Noktalar ve çizgiler ise; süprematist tarzdaki grafikler halinde, olabildiğince sadeleştirilmiş görüntülerle, farkların döngüsüne açılan emniyetli pencereler olarak, dokuların üzerinde yer buldular kendilerine… Ontolojinin bir biçimi olarak, önünde oyalandığımız her olma hali, ‘En Mükemmel’ ile aramızda olup -bozulan bir oyun galiba. Bu sebeple bu anlama oyununa, bir deverân aralığında, kendimce hem iştirak hem tanıklık ettim. Yaratılmış varlık âleminin en şereflisi olup dururken, kendimi geri çekmenin bütün zorluğuyla, tanıklığımın yorumunu, çizgiye söylettirmeyi umuyorum. Küçük de olsa bir umut işte…